Haşimato Nedir?

Hasimato Hastalığı

Hasimato hastalığı bağışıklık sisteminin bozukluğu sonucu ortaya çıkan tiroid bezinin iltihabıyla karakterli bir hastalıktır. Hasimato, hashimato, hashimoto gibi kelimeler yazılışları farklı da olsa aynı anlamda kullanılmaktadır. 20 yüzyıl başında Japon bilim adamı Hakaru Hashimoto tarafından tanımlandığı için bu isim verilmiştir. Otoimmun hastalıklardan biri olan Hashimoto hastalığında tiroid bezi bağışıklık sistemi tarafından yabancı bir doku olarak algılanır. Bağışıklık sisteminin kendi dokularına karşı toleransını kaybetmesi ve kendinden olanı tanıyamaması sonucu kanda antikor gelişimi, tiroid bezinin yapısında bozulma ve iltihaplanma meydana getirir. Meydana gelen bu antikorlar tiroid bezinde adeta bir savaş çıkmasına sebep olur ve zamanla bezde küçülme ve fonksiyonlarında azalma gelişir.

Hasimato hastalığı tiroid bezinde yetmezlik (hipotiroidi) yapan hastalıkların başında gelmektedir. Toplumun %2’si bu hastalıktan etkilenmekte olup hastaların %95’i kadındır. Kadınlarda erkeklerden 6-10 kat fazla sıklıktadır. Özellikle 30-50 yaş arasında ortaya çıkabilmekle birlikte her yaşta görülebilir.

Risk Faktörleri

Bu hastalığı başlatan etken tam olarak bilinmemekle birlikte ailesel, genetik eğilim büyük önem arz etmektedir. Aile fertlerinden bir bireyde mevcutsa diğer kişilerde de görülme eğilimi yüksektir. Bu yüzden hashimoto hastalığı olan bireylerde ailenin diğer fertlerinin de hastalık riski açısından takibi önem taşımaktadır. Bununla beraber ABD ve Japonya gibi iyot alımının yüksek olduğu bölgelerde yapılan araştırmalar iyot alımı arttıkça Hashimato hastalığının da sıklığının arttığını göstermektedir. Bu sebeple tiroid hormon üretimi için elzem olan iyot alımının fazlası da zararlı etkilere sebep olabilmektedir. Hashimoto hastalığının gelişmini tetikleyebilecek bir diğer faktör radyasyon maruziyetidir.  Boyun bölgesine ışın tedavisi (radyoterapi) uygulanması tiroid hastalıklarının gelişiminde önemli bir risk faktörüdür.

Belirtileri

Hashimato hastalığı genelde yavaş başlangıçlı ve sinsi seyirli bir hastalık olup belirti ve bulgular aylar içinde ilerler. Başlangıçta hastaların hiçbir şikayeti olmayıp yapılan kontroller sırasında TSH gibi hormonlarda veya sadece anti-TG ve anti-TPO gibi antikorlarda yükseklikler saptanabilir (serbest T3 ve serbest T4 gibi tiroid hormonları bu aşamada genelde normaldir). Uzun zaman tedavi edilmeyen hastalarda ise  halsizlik,kabızlık, cilt kuruluğu ve kilo alma gibi şikayetlerden komaya kadar varabilen bir yelpazede  belirtiler görülebilir. Kilo alma genellikle dokularda sıvı toplanmasına bağlı olarak gelişir. Bu belirtilere seste kalınlaşma, soğukta kolay üşüme, adet düzensizlikleri, saç dökülmesi, düşünme fonksiyonunda azalma ve hafıza kaybı eşlik edebilir. Özellikle kadınlarda adetlerin sıklığında azalma, ara kanamalar, kısırlık ve cinsel isteksizlik sık görülen bulgulardır.



Tanı nasıl konulur?

Bahsedilen belirtiler varlığında Hashimoto tanısı kanda TSH ve tiroid hormonları (serbest T4 ve T3) ile birlikte tiroid antikorlarına (anti-Tiroglobulin,anti-Tiroid Peroksidaz) bakılarak konulur. Tiroid hormonları normal iken TSH’nın yükselmesi hastalığın başlangıç evresini, tiroid hormonlarında azalma ile birlikte TSH yükselmesi ise hastalığın ilerlediğini gösterir. Hashimoto hastalarında anti-tiroid peroksidaz antikoru %95, anti-tiroglobulin antikoru ise %60 pozitif saptanır. Bazı hastalarda ise TSH dahil bütün hormonlar normal iken antikorlar yüksek saptanabilir. Bu durum hashimoto hastalığı için genetik yatkınlığın bir göstergesidir ve dikkatli takip gerektirir. Bununla beraber hashimoto hastalarının %10’luk bir grubunda ise antikorların normal olabileceği akılda tutulmalıdır. Antikorlar genel olarak tanının konunması sırasında önemli göstergelerdir  fakat takipte bakılmalarının herhangi bir klinik anlamı bulunmamaktadır.

Hasimato hastalığının tanısında tiroid ultrasonografisinde tiroid bezinde kabalaşma ve iltihaplanma bulguları görülebilse de tanı açısından şart değildir. Ancak özellikle bu hastalığın zemininde gelişebilecek nodüllerin değerlendirmesinde ve takibinde ultrasonografik görüntüleme önemli bir yere sahiptir.  

Hasimato hastalığında nodül mevcut değilse tiroid  biopsinin (tiroid bezinden parça alarak dokunun kanser hücreleri açısından incelenmesi)  yeri bulunmamaktadır.

Tedavi

Hashimato hastalığının tedavisi diğer tiroid yetmezliğine sebep olan hastalıkların  tedavisi gibi eksik olan tiroid hormonunun yerine konması ile yapılır.Her hastanın ihtiyacı olan ilaç dozu TSH 0,5-2,5 IU/L olacak şekilde, bu konuda tecrübeli hekimler tarafından yapılmalıdır. Tiroid ilaçlarının emilim problemi yapabileceğinden dolayı, demir veya vitamin hapları ile beraber alınmamasına dikkat edilmelidir.

Hipotiroidi olmasa bile guatrı olan hastalar ilaç tedavisinden fayda görür ve guatr küçülür. Gebeliği olan hastalarda %50’e kadar varan oranlarda doz ihtiyacı artabilmektedir. Tiroid hormonlarında ciddi bir azalma olmasa da antikor yüksekliği olan hastalar da küçük dozda ilaç tedavisinden fayda görebilmektedir. Hashimoto hastalığının kendiliğinden düzelmesi çok düşük bir olasılıktır ve genellikle bu hastalarda ömür boyu  ilaç tedavisi gerekmektedir.

Hasimato hastalarının nodül veya tiroid kanseri saptanmadıkça ameliyat edilmesi söz konusu değildir. Hashimoto hastalığının seyrinde gerçek olmayan, yalancı nodüller görülebilir ve herhangi bir klinik önemi bulunmamaktadır. Bununla beraber hashimoto hastalığında sık olmasa da tiroid lenfoma sıklığı artmaktadır. Bu sebeple gerçek nodüllerin varlığında bu nodüller ultrasonografik olarak dikkatli takip edilmeli ve gerektiğinde biopsi yapılarak selim nodüller oldukları gösterilmelidir.

Hasimato ve Gebelik

Hasimato hastalığı tiroid hormon yetmezliğine sebep olarak adet düzeninde bozulmalara ve yumurta kalitesini azaltarak gebeliğe engel olabilmektedir. Bununla beraber hormon yetmezliği bulunan kadınlar da bazı durumlarda gebelik gerçekleşebilse de bu durum özellikle anne karnındaki fetüs için büyük riskler taşımaktadır. Tiroid hormon yetmezliği düşüklere sebep olabildiği gibi, sağkalımın gerçekleşmesi durumunda fetüste zeka geriliği ve sinir sisteminde gelişim bozuklukları oluşabilmektedir. Gebe ise gebelik tansiyonundan  doğum sonrası ciddi kanamalara, doğumun gecikmesinden emzirememeye kadar bir sürü risk ile karşı karşıyadır. Bu sebeplerle gebelik planlayan kadınlarda gebelik öncesinde tiroid testlerinin değerlendirilmesi, eğer bir sorun saptandıysa ve ilaç başlandıysa gebelik boyunca yakın takip edilmesi çok büyük önem taşımaktadır.

Doç Dr Mahmut Muzaffer İlhan

Endokrinoloji ve Metabolizma Hastalıkları Uzmanı